Anti-HCV, vücudun Hepatit C virüsü (HCV) ile karşılaştığında ürettiği spesifik savunma proteinlerine, yani antikorlara verilen isimdir. Kanda bu antikorların varlığını araştıran kan tahliline de Anti-HCV testi denir. Bu test, bir bireyin hayatının herhangi bir döneminde bu virüsle temas edip etmediğini gösteren temel bir tarama yöntemidir. Bu testin sonucu, bağışıklık sisteminin virüsle olan “hafızasını” ortaya koyar ve Hepatit C enfeksiyonu şüphesinde atılan ilk tanısal adımı oluşturur.

dr.melih web foto Anti – HCV

Op. Dr. Ömer Melih Aygün
Kadın Doğum Uzmanı / Kıdemli Kısırlık Uzmanı

Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan sertifikalı infertilite uzmanı. 1997’den beri kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Özel tıpta yirmi yılı aşkın infertilite deneyimine sahip, tecrübeli infertilite uzmanı. 25 yıllık uluslararası iş deneyimi.

Son 9 yılda yaklaşık 15.000’den fazla yumurta toplama işlemi gerçekleştirdi.

İletişim ve problem çözme konusunda güçlü becerilere sahip, kendi kendini yöneten bir profesyonel. Fikir birliği oluşturma ve ekip çalışmasını teşvik etme konusunda iyi kişilerarası becerileri sahip.

Hakkımda İletişim

Hepatit C Virüsü (HCV) Nedir ve Neden “Sinsi” Bir Düşman Olarak Bilinir?

Hepatit C, temel olarak karaciğeri hedef alan bir virüstür. Esas olarak kan yoluyla bulaşan bu virüs, vücuda girdiğinde bir karaciğer enfeksiyonuna yol açar. Bu enfeksiyonun en önemli özelliği, çoğu zaman hiçbir belirti vermeden yıllarca sessizce ilerleyebilmesidir.

Virüsle ilk karşılaşıldığında yaşanan “akut” dönemde (ilk 6 ay), insanların çoğu (%70-80) grip benzeri hafif yorgunluk, iştahsızlık dışında ciddi bir şikayet yaşamaz, hatta genellikle fark etmez. Bağışıklık sistemi güçlü olan azınlık bir grup (yaklaşık %15-25), virüsü bu aşamada kendiliğinden vücuttan tamamen temizleyebilir.

Ancak insanların büyük çoğunluğunda (%75-85) virüs vücuttan atılamaz ve “kronik” yani kalıcı hale gelir. İşte “sinsilik” burada başlar. Kronik Hepatit C, 20-30 yıl gibi uzun süreler boyunca hiçbir belirti vermeden karaciğerde yavaş yavaş hasar yaratmaya devam eder. Bu sessiz hasarın sonu, maalesef siroz (karaciğerin sertleşmesi ve işlevini yitirmesi) ve karaciğer kanseri gibi çok ciddi ve hayatı tehdit eden durumlara yol açabilir. Hastalığın bu sessiz doğası nedeniyle, birçok kişi virüsü taşıdığından habersizdir. İşte bu yüzden özellikle çocuk sahibi olmak gibi önemli bir sağlık sürecine başlarken tarama yapılması hayati önem taşır.

Anti-HCV Testi Neyi Gösterir?

Bağışıklık sistemimizi, vücudumuzu koruyan akıllı bir ordu gibi düşünebiliriz. Vücuda bir virüs girdiğinde, bu ordu o virüsü tanır ve ona karşı özel “askerler” üretir. Bu askerlere antikor denir. Her antikor, sadece belirli bir düşmanı tanımak ve ona saldırmak için özelleşmiştir.

Anti-HCV testi, kanda Hepatit C virüsüne karşı özel olarak üretilmiş bu antikorların olup olmadığına bakar. Yani bu test, virüsün kendisini değil bağışıklık sisteminin o virüsle karşılaştığına dair “hafıza kaydını” arar.

  • Anti-HCV Negatif (-): Sonuç “negatif” veya “non-reaktif” ise, bu genellikle vücudunuzun Hepatit C virüsü ile hiç karşılaşmadığı anlamına gelir. Kanınızda bu virüse ait bir “kayıt” bulunmamaktadır.
  • Anti-HCV Pozitif (+): Sonuç “pozitif” veya “reaktif” ise, bu bağışıklık sisteminizin bu virüsü tanıdığını ve ona karşı bir savunma geliştirdiğini gösterir. Bu hayatınızın bir noktasında virüsle karşılaştığınız anlamına gelir.

Anti-HCV Pozitif Çıkarsa Bu Aktif Hepatit C Hastası Olduğum Anlamına mı Gelir?

Hayır, bu tek başına yeterli bir kanıt değildir ve panik yapmayı gerektirmez. Anti-HCV pozitifliği, bağışıklık sisteminin “hafızasını” gösterir, virüsün o anki “varlığını” değil. Bu noktada iki olası ve birbirinden çok farklı senaryo vardır:

Geçmiş ve İyileşmiş Enfeksiyon: Vücudunuz geçmişte virüsle karşılaşmış, ancak bağışıklık sisteminiz güçlü bir savaş vererek virüsü kendi kendine tamamen yenmiş olabilir. Virüs artık vücudunuzda değildir, ancak onu yendiğinize dair “zafer kaydı” olan antikorlar kanda kalmaya devam eder. Bu durumda hasta değilsiniz ve virüsü kimseye bulaştıramazsınız.

Aktif (Kronik) Enfeksiyon: Vücudunuz virüsle karşılaşmış, ancak onu yenememiş ve virüs vücutta kalıcı hale gelmiştir. Bu durumda hem “hafıza kaydı” (Anti-HCV) hem de virüsün kendisi kanınızda dolaşmaktadır. Bu aktif bir enfeksiyonunuz olduğu ve bulaştırıcı olabileceğiniz anlamına gelir.

Bu iki durumu ayırt etmek, özellikle çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için atılacak tüm adımları belirleyeceği için kritik önemdedir.

Anti-HCV Pozitifliği Sonrası Kesin Tanı İçin Hangi Test Yapılır?

Anti-HCV tarama testi pozitif çıkan her bireye, durumun netleştirilmesi için mutlaka bir doğrulama testi yapılmalıdır. Bu teste HCV RNA (PCR Testi) denir.

Bu test, antikorlara (hafıza kaydına) değil doğrudan virüsün genetik materyaline (yani virüsün kendisine) bakar. Kanınızda aktif olarak çoğalan virüs olup olmadığını saptar. Çok hassas bir testtir ve virüsün varlığını net olarak ortaya koyar.

Bu iki testin sonucunu birlikte yorumlayarak kesin tanı konulur.

Anti-HCV ve HCV RNA Test Sonuçları Birlikte Nasıl Yorumlanır?

Bu iki testin kombinasyonu, bir kişinin Hepatit C karşısındaki durumunu net bir şekilde ortaya koyar. Olası sonuçlar şunlardır:

  • Anti-HCV Pozitif (+) / HCV RNA Negatif (-)
  • Anti-HCV Pozitif (+) / HCV RNA Pozitif (+)
  • Anti-HCV Negatif (-) / HCV RNA Negatif (-)
  • Anti-HCV Negatif (-) / HCV RNA Pozitif (+)

İlk sonuç, yani Anti-HCV’nin pozitif ancak HCV RNA’nın negatif olması, en iyi senaryodur. Bu vücudunuzun virüsle savaşmış ve kazanmış olduğunu gösterir. Aktif bir enfeksiyonunuz yoktur, bulaştırıcı değilsiniz ve karaciğeriniz için bir risk bulunmamaktadır. Tüp bebek tedavisine veya gebeliğe engel bir durum teşkil etmez.

İkinci sonuç, yani hem Anti-HCV’nin hem de HCV RNA’nın pozitif olması, vücudunuzda aktif, kronik bir Hepatit C enfeksiyonu olduğu anlamına gelir. Virüs kanınızda mevcuttur ve çoğalmaktadır. Bu durum hem kendi sağlığınız hem de çevrenizdekiler (partneriniz, bebeğiniz) için önlem alınmasını gerektirir.

Üçüncü sonuç, ikisinin de negatif olması, temiz olduğunuz anlamına gelir.

Dördüncü ve çok nadir görülen sonuç ise (Anti-HCV negatif, HCV RNA pozitif), virüsün çok yeni (akut) bulaştığı dönemde, vücudun henüz antikor üretmeye fırsat bulamadığı “pencere dönemi” denilen zamanda veya bağışıklık sistemi çok ciddi şekilde baskılanmış kişilerde görülür. Bu da aktif enfeksiyon anlamına gelir.

Tüp Bebek Tedavisi Öncesinde Neden Mutlaka Hepatit C Taraması İstenir?

Tüp bebek (ART – Yardımcı Üreme Teknikleri) tedavisine başvuran tüm çiftlerin (hem kadın hem de erkeğin) bulaşıcı hastalıklar yönünden taranması, uluslararası bir standarttır ve yasal bir zorunluluktur. Hepatit C taraması da bu panelin en önemli parçalarından biridir. Bu zorunluluğun üç temel nedeni vardır:

  • Bebeğin sağlığını korumak (Dikey bulaşma)
  • Partnerin sağlığını korumak (Yatay bulaşma)
  • Laboratuvar güvenliğini sağlamak (Çapraz bulaşma)

İlk olarak en önemli amaç virüsün anneden bebeğe geçişini (dikey bulaşma) engellemektir. Eğer anne adayı HCV RNA pozitif ise (yani aktif enfeksiyonu varsa), hamilelik veya doğum sırasında virüsü bebeğe bulaştırma riski yaklaşık %5-7 civarındadır. Bu önemsiz bir risk değildir ve bebeğin sağlıklı doğma hakkını korumak için annenin durumunu gebelikten önce bilmek ve yönetmek şarttır.

İkinci olarak çiftlerden birinin (kadın veya erkek) aktif Hepatit C taşıyıcısı olması, diğer partnere bulaşma riski doğurur. Her ne kadar stabil ve tek eşli heteroseksüel ilişkilerde cinsel yolla bulaşma riski çok düşük olarak kabul edilse de bu risk sıfır değildir. Enfekte partnerin tespit edilmesi, diğer partnerin korunması için önemlidir.

Üçüncü ve belki de en kritik olanı, laboratuvar güvenliğidir. Tüp bebek laboratuvarı (embriyoloji laboratuvarı), birçok çifte ait yumurta, sperm ve embriyoların bulunduğu son derece steril bir alandır. Aktif Hepatit C enfeksiyonu olan bir bireyin kanında, sperm sıvısında veya yumurta toplama işlemi sırasında alınan folikül sıvısında virüs bulunabilir. Bu biyolojik materyallerin işlendiği cihazların veya daha da önemlisi, embriyoların dondurularak saklandığı sıvı azot tanklarının teorik olarak da olsa virüsle kirlenme (çapraz bulaşma) riski vardır:

Bu “çapraz bulaşma” riskini ortadan kaldırmak için, enfekte olduğu bilinen bireylerin yumurta, sperm ve embriyoları, diğer hastaların materyalleriyle asla aynı ortamda işlenmez ve saklanmaz. Bu materyaller için ayrılmış özel, dedike cihazlar ve dedike dondurma tankları kullanılır. İşte bu tarama testi, laboratuvar ekibine hangi numunelerin standart prosedürle, hangilerinin ise bu özel güvenlik prosedürleriyle ele alınması gerektiğini söyler. Bu sadece o çiftin değil klinikte tedavi gören tüm hastaların embriyolarının güvenliğini sağlayan temel bir kuraldır.

Detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

Hepatit C Enfeksiyonunun Kısırlık Üzerine Bir Etkisi Var mı?

Bu hem hastaların hem de hekimlerin cevabını merak ettiği karmaşık bir sorudur. Mevcut bilimsel kanıtlar bu konuda çelişkili bir tablo çizmektedir.

  • Erkek Partner Üzerindeki Etkileri:

Hepatit C’nin erkek üreme sağlığı üzerindeki etkileri konusunda çalışmalar ikiye bölünmüş durumdadır. Bazı araştırmalar, kronik Hepatit C enfeksiyonu olan erkeklerde sperm sayısında, hareketliliğinde ve normal yapıdaki sperm oranında (morfoloji) bozulmalar olduğunu bildirmiştir. Bunun nedeni olarak vücuttaki kronik enfeksiyonun yarattığı genel iltihaplanma (oksidatif stres) veya karaciğer hasarının hormon dengesini bozması gösterilmektedir.

Ancak buna karşılık, çok sayıda hastayı içeren büyük ölçekli tüp bebek çalışmaları, HCV pozitif erkekler ile negatif erkekler arasında sperm parametreleri açısından hiçbir anlamlı fark bulamamıştır. Bu çelişki, Hepatit C’nin her erkekte kısırlığa neden olmadığını, ancak belki de hastalığın süresi veya karaciğer hasarının ciddiyetine bağlı olarak bazı erkeklerde sperm kalitesini etkileyebileceğini düşündürmektedir.

  • Kadın Partner Üzerindeki Etkileri:

Kadınlarda durum benzer şekilde karmaşıktır. Bazı çalışmalar HCV pozitif kadınlarda tüp bebek sonuçlarının (toplanan yumurta sayısı, embriyo kalitesi vb.) etkilenmediğini bulmuştur. Ancak son yıllarda yapılan bazı geniş çaplı araştırmalar önemli bir detayı ortaya koymuştur: Diğer tüm parametreler benzer olsa da HCV pozitif kadın grubunda klinik gebelik oranının (embriyo transferi sonrası gebelik kesesinin görülme oranı) kontrol grubuna göre daha düşük olduğu saptanmıştır.

Bu durum sorunun yumurta veya embriyoda değil rahim iç zarında (endometrium) olabileceğini düşündürmektedir. Kronik Hepatit C’nin yarattığı sistemik iltihaplanma hali, rahim iç zarının yapısını bozarak embriyonun tutunmasını (implantasyon) zorlaştırıyor olabilir. Bu tedavi olmanın sadece bulaşmayı önlemek için değil aynı zamanda gebelik şansını artırmak için de önemli olabileceğine dair güçlü bir işarettir.

Aktif Hepatit C Enfeksiyonum (HCV RNA Pozitif) Varsa Tüp Bebek Yaptıramaz mıyım?

Bu sorunun cevabı günümüz tıbbında çok net ve kesindir: Önce tedavi olmanız gerekir.

Aktif bir Hepatit C enfeksiyonunuz (HCV RNA pozitif) varsa, uluslararası tüm sağlık otoritelerinin ve üreme tıbbı derneklerinin ortak ve güçlü tavsiyesi, tüm doğurganlık tedavilerinin (yumurtlama takibi, aşılama veya tüp bebek) ertelenmesidir.

Bu “Önce Tedavi Et” yaklaşımının temel nedeni, tıp dünyasında bir devrim yaratan Doğrudan Etkili Antiviral (DAA) ilaçlardır. Eskiden Hepatit C tedavisi, interferon iğneleri gibi yan etkileri çok ağır ve başarı oranı düşük yöntemlerle yapılıyordu. Ancak son 10 yılda geliştirilen DAA ilaçları, bu hastalığı tamamen tedavi edilebilir bir duruma getirmiştir.

Modern Hepatit C Tedavileri (DAA) Neden Büyük Bir Şanstır?

Modern DAA ilaçları, Hepatit C tedavisinde çığır açmıştır. Bu tedavilerin tercih edilmesinin başlıca nedenleri şunlardır:

  • %95’in üzerinde kalıcı kür (şifa) oranı
  • 8-12 hafta gibi kısa bir tedavi süresi
  • Ağızdan hap şeklinde kullanım kolaylığı
  • Eski interferon tedavilerine kıyasla çok az yan etki

Bu özellikler sayesinde, çocuk sahibi olmak isteyen bir çift için tedaviyi birkaç ay ertelemek zor bir karar olmaktan çıkmıştır. 8-12 haftalık basit bir hap tedavisiyle, %95’in üzerinde bir ihtimalle Hepatit C’den tamamen kurtulmak mümkündür.

Bu tedaviyi gebelikten önce almanın avantajları ise paha biçilemezdir:

Virüsü vücuttan temizlediğinizde (HCV RNA negatif hale geldiğinizde), bulaştırıcılığınız ortadan kalkar. Bebeğe bulaşma riski sıfırlanır. Partnere bulaşma riski sıfırlanır. Laboratuvar güvenliği riski sıfırlanır. Ayrıca enfeksiyonun rahim zarı veya sperm kalitesi üzerindeki olası olumsuz etkileri de ortadan kalkar.

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

    *En iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Hepatit C Tedavisi Gördüm, Ne Zaman Tüp Bebek Deneyebilirim?

    Tedavinin başarısı, Kalıcı Virolojik Yanıt (SVR) elde edilmesiyle ölçülür.

    SVR, DAA tedavisinin bittiği son günden 12 hafta sonra (SVR12) yapılan HCV RNA (PCR) testinin “negatif” (saptanamaz) gelmesidir.

    Bu virüsün sadece baskılandığı değil vücuttan tamamen temizlendiği anlamına gelir ve kür (şifa) olarak kabul edilir. Nüks (tekrarlama) riski yok denecek kadar azdır. Hastanın (kadın veya erkek) SVR12 sonucu “negatif” olarak teyit edildiği anda, artık Hepatit C açısından enfeksiyöz kabul edilmezler ve iyileşmiş sayılırlar. Bu noktadan itibaren, herhangi bir özel önleme gerek kalmaksızın, tüp bebek tedavisine güvenle başlayabilirler.

    Eşim Hepatit C Taşıyıcısı (Erkek) Ama Tedavi Olmak İstemezse Ne Olur?

    İdeal senaryo her zaman erkek partnerin DAA tedavisi alarak kür olmasıdır. Bu hem kendi sağlığı hem de tüm riskleri sıfırlamak için en doğru yoldur. Ancak partnerin bu tedaviyi (çeşitli nedenlerle) reddettiği, ertelediği veya başarısız olduğu nadir durumlarda, bir “B planı” mevcuttur: Sperm Yıkama (Sperm Processing).

    Hepatit C virüsü, öncelikle spermin içinde bulunduğu sıvı olan seminal plazmada ve menideki diğer hücrelerde bulunur. Virüsün, sperm hücresinin içine girmesi çok nadirdir. Sperm yıkama, bu virüslü sıvıdan sağlıklı ve hareketli spermleri ayıklamak için kullanılan gelişmiş bir laboratuvar tekniğidir.

    En etkili yöntem “yoğunluk gradienti santrifüjü” ve ardından “ileri yüzdürme” (swim-up) tekniklerinin birleşimidir. Bu yöntemde meni örneği farklı yoğunluktaki katmanlardan geçirilir. Sağlıklı ve hareketli spermler bu katmanları aşarak dibe çökerken, virüs içeren sıvılar ve diğer hücreler üst katmanlarda kalır. Dipteki temiz spermler toplanır ve tüp bebek (mikroenjeksiyon) işleminde güvenle kullanılır. Bu yöntem viral yükü %99’un üzerinde bir oranda azaltır. Ancak unutulmamalıdır ki; DAA tedavisi bir “risk ortadan kaldırma” yöntemiyken, sperm yıkama bir “risk azaltma” yöntemidir.

    Aktif Hepatit C Varken Hamile Kalan Birinin Takibi Nasıl Yapılır?

    Bu günümüzdeki DAA tedavi imkanları göz önüne alındığında “ideal olmayan” ve kaçınılması gereken bir senaryodur. Ancak böyle bir durumla karşılaşıldığında (örneğin kadın hamile olduğunu öğrendiğinde enfeksiyonu olduğunu da öğrenirse), süreç çok disiplinli bir yaklaşımla (Tüp Bebek Uzmanı, Hepatolog ve Perinatolog işbirliğiyle) yönetilir.

    Bu takipte temel hedefler şunlardır:

    • Anne adayına bebeğe bulaşma riskinin (%5-7) net bir şekilde anlatılması.
    • Doğum sırasında bebeğin annenin kanıyla temasını en aza indirmek.
    • Bebeğin başına elektrot takmak gibi invaziv (girişimsel) müdahalelerden kaçınılması.
    • Su kesesinin uzun süre açık kalmasından kaçınılması.

    Sadece Hepatit C’yi önlemek amacıyla sezaryen doğum önerilmez. Çalışmalar planlı sezaryenin vajinal doğuma göre bulaşma riskini azalttığına dair net bir kanıt göstermemiştir. Doğum şekline, gebelikle ilgili diğer tıbbi gerekliliklere göre karar verilir.

    En önemli konulardan biri de emzirmedir. Hepatit C pozitif annelerin bebeklerini emzirmesi güvenlidir ve önerilir. Virüsün anne sütüyle bebeğe geçtiğine dair anlamlı bir kanıt bulunmamaktadır. Emzirmenin tek kısıtlandığı durum annenin meme uçlarında aktif kanama veya çatlak olmasıdır. Bu durumda meme uçları iyileşene kadar emzirmeye ara verilmesi tavsiye edilir.

    Hepatit C Pozitif Anneden Doğan Bebekler Nasıl Takip Edilir?

    HCV pozitif bir anneden doğan her bebek, “virüse maruz kalmış” kabul edilir ve özel bir takip protokolüne alınır.

    Eski yaklaşımda bebeğe test yapmak için 18 ay beklenirdi. Çünkü bebek, annenin antikorlarını (Anti-HCV) doğum yoluyla pasif olarak alır ve bu antikorlar bebeğin kanında 18 aya kadar kalabilir. Bu dönemde yapılacak bir antikor testi yanıltıcı olurdu.

    Ancak güncel ve doğru yaklaşım artık böyle değildir. Bebeğin gerçekten enfekte olup olmadığını anlamak için 1.5 yıl beklemeye gerek yoktur. Artık, bebeğe doğrudan virüsün varlığını araştıran HCV RNA (PCR) testi yapılması önerilmektedir. Bu testin, bebeğin 2 ila 6 aylık olduğu dönemde yapılması, eğer bebek doğumda virüsü kaptıysa, enfeksiyonun çok erken bir aşamada teşhis edilmesini sağlar. Erken tanı konulan bebekler, pediatrik gastroenteroloji uzmanları tarafından takibe alınır ve gerekirse 3 yaşından itibaren DAA tedavileri başlanarak onların da tamamen iyileşmesi sağlanır.