Karyotip (Kromozom Analizi), bir bireyin hücrelerindeki kromozom setini sayısal ve yapısal açıdan inceleyen temel bir laboratuvar yöntemidir. Bu değerlendirme, bir kişinin genetik materyalinin en büyük ölçekteki organizasyonunu ortaya koyar. Analiz, kromozomların sayısını, genel yapısını ve morfolojisini (şeklini) belirlemeye odaklanır. Bu test sayesinde, standart kromozom düzeninden farklı olan sayısal eksiklikler, fazlalıklar veya yeniden düzenlemeler gibi geniş ölçekli genetik sapmalar tespit edilebilir. Bu yöntem kromozomal sağlığın temel bir değerlendirmesi olarak kullanılır.

dr.melih web foto Karyotip (Kromozom Analizi)

Op. Dr. Ömer Melih Aygün
Kadın Doğum Uzmanı / Kıdemli Kısırlık Uzmanı

Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan sertifikalı infertilite uzmanı. 1997’den beri kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Özel tıpta yirmi yılı aşkın infertilite deneyimine sahip, tecrübeli infertilite uzmanı. 25 yıllık uluslararası iş deneyimi.

Son 9 yılda yaklaşık 15.000’den fazla yumurta toplama işlemi gerçekleştirdi.

İletişim ve problem çözme konusunda güçlü becerilere sahip, kendi kendini yöneten bir profesyonel. Fikir birliği oluşturma ve ekip çalışmasını teşvik etme konusunda iyi kişilerarası becerileri sahip.

Hakkımda İletişim

Karyotip, Karyogram ve Sitogenetik terimleri ne anlama geliyor?

Bu terimler günlük konuşmada birbirinin yerine kullanılsa da laboratuvarda her birinin özel bir anlamı vardır:

  • Karyotip: Bir bireyin hücrelerindeki kromozomların tam setini ifade eder. Bu o kişinin genetik mimarisine genel bir bakıştır; yani kromozomların sayısı, boyutu ve genel şeklidir.
  • Karyotipleme (Kromozom Analizi): Bu kromozom setini belirlemek için kullanılan laboratuvar sürecinin adıdır. Canlı hücrelerin incelenmesini içerir:
  • Karyogram: Karyotipleme işleminin somut çıktısıdır, yani gözle görülebilir fotoğrafıdır. Bu fotoğrafta, kromozomlar dijital olarak düzenlenir, eş çiftler halinde gruplandırılır ve uluslararası standartlara göre en büyükten en küçige (1’den 22’ye) sıralanır. Cinsiyet kromozomları (X ve Y) ise en sona yerleştirilir. Bu düzenli görüntü, anormalliklerin sistematik olarak tespiti için kullanılır.

Tüm bu kavramlar, kromozom yapısı ile kalıtım modelleri arasındaki ilişkiyi inceleyen sitogenetik bilim dalının bir parçasıdır.

Normal bir insan karyotipi nasıl görünür?

Sağlıklı bir insanın vücut hücresi “diploid”dir, yani biri anneden biri babadan miras alınan iki tam kromozom seti içerir. İnsanlarda bu sayı 46’dır (veya 23 çift).

Bu 46 kromozom iki kategoriye ayrılır.

  • Otozomlar: Vücut özelliklerini belirleyen 22 çift kromozomdur (1’den 22’ye kadar numaralandırılır).
  • Allozomlar (Cinsiyet Kromozomları): Biyolojik cinsiyeti belirleyen 23. çifttir (X ve Y).

Kromozomal olarak normal bir birey için uluslararası standart raporlama formatı (ISCN) şu şekildedir.

  • Normal Kadın: 46,XX
  • Normal Erkek: 46,XY

Tüm klinik sitogenetik analizler bu 46,XX veya 46,XY “normal” standardına göre karşılaştırılır. Bu standarttan herhangi bir sayısal veya büyük yapısal sapma, kromozomal bir anormallik olarak kabul edilir.

Karyotip analizi (Kromozom Analizi) laboratuvarda nasıl yapılır?

Yüksek kalitede bir karyogram elde etmek, basit bir kan örneğini ayrıntılı bir kromozom portresine dönüştüren hassas bir laboratuvar süreci gerektirir. Tüm süreç kromozomların en görünür oldukları hücre bölünmesinin belirli bir anında yakalanabilmesi üzerine kuruludur.

Bu sürecin temel adımları şunlardır:

  • Kan örneği alınması (Heparinli tüplere)
  • Hücre kültürü (Canlı hücrelerin çoğaltılması)
  • Bölünmenin durdurulması (Kromozomların en yoğun olduğu metafaz evresinde)
  • Hasat ve fiksasyon (Hücrelerin şişirilip sabitlenmesi)
  • Bantlama ve boyama (Kromozomların “barkod” deseninin oluşturulması)
  • Mikroskobik analiz
  • Karyogram oluşturma (Dijital olarak kromozomların dizilmesi)

Karyotip testinin kısıtlamaları nelerdir?

Karyotip analizinin en önemli özelliği, canlı hücrelere ihtiyaç duymasıdır. Tüm sürecin başarılı bir hücre kültürüne bağlı olması, bu tekniğin iki temel klinik dezavantajına yol açar.

Birincisi, uzun sonuç süresidir. Hücrelerin kültürde çoğalması gerektiğinden, kan örneği verilmesinden nihai raporun çıkmasına kadar geçen süre genellikle 1 ila 3 hafta arasında değişebilir.

İkincisi, kültür başarısızlığı riskidir. Eğer alınan örnek (özellikle düşük materyali gibi hassas dokular) canlılığını yitirmişse veya yolda kontamine olmuşsa, hücreler kültürde büyümez ve test “sonuç veremez”. Bu durum özellikle düşük materyali analizinde (POC) büyük bir sorundur.

Karyotip testi hangi kromozom anormalliklerini tespit edebilir?

Karyotip analizi, normal kromozom düzeninden sapmaları iki ana kategoride ortaya çıkarabilir:

Sayısal Kromozom Anormallikleri

Bunlar hücredeki toplam kromozom sayısındaki değişikliklerdir. Genellikle yumurta veya sperm oluşumu sırasında kromozomların düzgün ayrılamamasından kaynaklanırlar.

  • Trizomi (Bir kromozomdan üç kopya olması, örn. Trizomi 21 – Down sendromu)
  • Monozomi (Bir kromozomun eksik olması, örn. 45,X – Turner sendromu)
  • Poliploidi (Tüm kromozom setinin fazladan olması, örn. Triploidi)

Yapısal Kromozom Anormallikleri

Bunlar kromozom kırılmaları ve ardından kırık uçların yanlış bir şekilde yeniden birleşmesi sonucu ortaya çıkarlar. Genetik materyal yeniden düzenlenir.

  • Translokasyon (Farklı kromozomlar arası parça değişimi)
  • Delesyon (Kromozomdan bir parça kaybı)
  • Duplikasyon (Kromozomda bir parça fazlalığı)
  • İnversiyon (Bir kromozom parçasının 180 derece ters dönmesi)

Karyotip analizi her genetik sorunu görebilir mi?

Hayır. Bu anlaşılması gereken en önemli noktalardan biridir. Karyotip analizi, kromozomlara adeta bir “uydu fotoğrafı” gibi, panoramik ve düşük çözünürlüklü bir bakış sunar. Yalnızca çok büyük (genellikle 5 ila 10 megabazdan büyük) değişiklikleri algılayabilir.

Bu Down sendromu gibi sayısal anormallikleri veya büyük parça değişimlerini (translokasyonlar) saptamak için mükemmel bir araç olduğu, ancak mikrodelesyonlar veya mikroduplikasyonlar gibi daha küçük, submikroskobik anormallikleri tespit edemediği anlamına gelir.

Bu nedenle “normal” bir karyotip sonucu, büyük ölçekli kromozomal sorunları ekarte eder, ancak daha küçük veya tek bir geni ilgilendiren genetik bir sorunun olasılığını dışlamaz. Bu tanısal boşluk, kromozomal mikrodizi (CMA) veya NGS gibi daha yüksek çözünürlüklü moleküler tekniklerin geliştirilme nedenidir.

Detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

Tekrarlayan gebelik kaybı (RPL) yaşayan çiftlerde karyotip testi neden bu kadar önemlidir?

İki veya daha fazla gebeliğin üst üste kaybedilmesi durumu (RPL), çiftler için son derece yıpratıcı bir süreçtir. Bu duruma yol açan pek çok neden arasında, ebeveynlerdeki kromozomal sorunlar, kesin olarak tanımlanabilen ve üzerine gidilebilen nadir nedenlerden biridir.

RPL vakalarında ebeveynlere (hem kadın hem erkeğe) kandan karyotip analizi yapılmasının birincil nedeni, dengeli yapısal bir yeniden düzenlemeyi (en sık olarak “dengeli translokasyon”) tespit etmektir.

Bu duruma sahip birey “dengeli taşıyıcı” olarak adlandırılır. Bu kişiler genellikle tamamen sağlıklı ve normal bir görünüme sahiptir, çünkü genetik materyalleri tamdır; sadece bazı parçaların yeri değişmiştir. Ancak sorun, bu bireyler yumurta veya sperm üretirken başlar. Mayoz bölünme sırasında, yeniden düzenlenmiş kromozomlar düzgün ayrılamayabilir. Bu durum yüksek oranda “dengesiz” gametlerin (yumurta veya sperm) üretilmesine yol açar. Bu gametler, bir kromozom segmentinin fazlasını (duplikasyon) ve başka bir segmentin eksiğini (delesyon) içerir:

Böyle bir gamet döllenmeye katıldığında, ortaya çıkan embriyo genetik olarak dengesizdir ve genellikle yaşayamaz. Bu durum ya embriyonun rahme hiç tutunamamasına (implantasyon başarısızlığı) ya da erken dönemde düşükle (spontan abortus) sonuçlanmasına neden olur.

RPL öyküsü olan çiftlerde anlamlı bir kromozomal anormallik (çoğunlukla dengeli translokasyon) saptama sıklığı %2 ila %6 arasındadır. Bu oran genel popülasyonda görülen yaklaşık %0.2’lik orandan çok daha yüksektir. Bu nedenle karyotipleme, bu hasta grubunda yüksek verimli ve mutlaka yapılması gereken bir testtir.

Şiddetli erkek kısırlığında (azospermi gibi) karyotip analizinin rolü nedir?

Bozulmuş sperm üretimi (spermatogenez) ile erkeğin kromozomal yapısı arasında güçlü bir ilişki vardır. Özellikle menide hiç sperm bulunmaması (azospermi) veya sperm sayısının çok düşük olması (şiddetli oligozoospermi, genellikle 5-10 milyon/mL altı) durumlarında, altta yatan bir kromozomal anormallik riski önemli ölçüde artar.

Şiddetli kısırlığı olan erkeklerde en sık rastlanan bulgular cinsiyet kromozomu anormallikleridir ve Klinefelter sendromu (47,XXY) bunların en yaygınıdır. Ayrıca translokasyonlar gibi yapısal yeniden düzenlemeler de bu grupta artan sıklıkta bulunur:

Non-obstrüktif azospermi (üretim bozukluğuna bağlı sperm yokluğu) hastalarında bu oran %15-19’lara kadar çıkabilmektedir.

Mikroenjeksiyon (ICSI) teknolojisi, şiddetli sperm eksikliği olan birçok erkeğin çocuk sahibi olmasına olanak tanımıştır. Ancak ICSI, döllenme önündeki doğal engelleri atlar. Bu nedenle eğer erkekte altta yatan bir genetik kusur varsa (örn. bir translokasyon), bu durumun ICSI yoluyla çocuğa aktarılma riski artar. Bu riski değerlendirmek, çiftlere doğru genetik danışmanlığı verebilmek ve bazen erkeğin kendi sağlığıyla ilgili (Klinefelter sendromu gibi) önemli tanıları koyabilmek için bu hasta grubunda karyotip analizi mutlaka önerilir.

Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında (RIF) karyotip testi istenmeli mi?

Tekrarlayan implantasyon başarısızlığı (RIF), görünüşte yüksek kaliteli embriyoların transfer edilmesine rağmen gebelikle sonuçlanmaması durumudur. RIF için karyotipleme mantığı, tekrarlayan düşüklere benzer: Ebeveynlerden birindeki dengeli bir translokasyon, tutunamayan (dengesiz) embriyoların üretilmesine yol açabilir.

Ancak ebeveyn karyotipinin RIF’e katkısı, gebelik kaybındaki rolünden daha az önemlidir. RIF vakalarının baskın nedeni çoğunlukla ebeveynlerin kromozom yapısından bağımsız, embriyolarda rastgele gelişen sayısal anormallikler (anne yaşına bağlı aneuploidi) veya rahim içi alıcılık sorunlarıdır.

Çalışmalar RIF’li çiftlerde kromozomal anormallik prevalansının yaklaşık %2.1 olduğunu bulmuştur. Bu oran tüp bebek tedavisine yeni başlayan genel popülasyonda bulunan yaklaşık %2.0’lık orandan anlamlı derecede farklı değildir.

Bu RIF vakalarının çoğunluğu için ebeveyn karyotipinin belirleyici bir faktör olmadığını göstermektedir. Bu nedenle RIF yaşayan her çifte rutin olarak ebeveyn karyotiplemesi yapılması kuvvetle önerilmez. Bunun yerine, testin “düşünülebileceği” ve kararın, bu düşük olasılık hakkında çiftle konuşulduktan sonra, hastanın özel tıbbi geçmişi dikkate alınarak bireyselleştirilmesi gerektiği belirtilir.

Ebeveyn karyotipinde bir ‘translokasyon’ saptanırsa bu ne anlama gelir?

Kısırlık veya tekrarlayan düşük nedeniyle araştırılan çiftlerin bir alt grubunda, ebeveynlerden birinin “dengeli translokasyon taşıyıcısı” olduğu tespit edildiğinde, bu bulgu bir dönüm noktasıdır. Karyotip analizi bu noktada salt bir tanı testi olmaktan çıkar ve güçlü bir tedavi müdahalesinin, yani PGT-SR (Yapısal Yeniden Düzenlemeler için Preimplantasyon Genetik Test) uygulamasının temel ilk adımına dönüşür.

Ebeveynin karyotip raporu, PGT-SR sürecinin üzerine inşa edildiği temel planı sağlar. Genetik laboratuvarı, embriyolar için özel bir test tasarlayabilmek amacıyla ebeveynin karyotip raporuna (hangi kromozomların ve hangi bantların dahil olduğuna) ihtiyaç duyar. Bu tanısal bulgu, çiftin yüksek düşük riskini veya dengesiz bir embriyo transfer etme riskini azaltmak için doğrudan hedefe yönelik bir tüp bebek tedavisi planlamasını sağlar.

Translokasyon taşıyıcılığı durumunda PGT-SR (Embriyo Genetik Testi) nasıl yardımcı olur?

PGT-SR, dengeli translokasyon taşıyıcılığı olan çiftlerin sağlıklı bir gebeliğe ulaşma şansını en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış özel bir tüp bebek uygulamasıdır. Süreç tüp bebek tedavisi ile ileri genetik testleri birleştirir.

İşlem adımları genel olarak şöyledir.

  • Tüp bebek (IVF) ile embriyo oluşturma (Yumurtalar toplanır, sperm ile döllenir)
  • Embriyoların blastosist aşamasına (5. veya 6. gün) kadar kültürü
  • Embriyo biyopsisi (Embriyoya zarar vermeden, dış katmanından 3-5 hücre alınması)
  • Genetik analiz (NGS gibi teknolojilerle, hücrelerin ebeveyndeki translokasyona göre dengeli mi yoksa dengesiz mi olduğunun tespiti)
  • Embriyoların dondurulması (Sonuçlar beklenirken)
  • “Dengeli” embriyonun seçilmesi ve rahme transfer edilmesi

PGT-SR’nin amacı, ebeveyndeki yeniden düzenlemeden kaynaklanan genetik olarak “dengesiz” (yani parça eksiği veya fazlası olan) embriyoları tespit etmektir. Bu dengesiz embriyolar transfer edilmez. Yalnızca genetik materyali “dengeli” (yani tam) olan embriyolar seçilir. Bu yaklaşım çiftin düşük yapma riskini önemli ölçüde azaltır ve sağlıklı bir bebek sahibi olma şansını artırır.

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

    *En iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Düşük materyalinde (POC) kromozom analizi yapmak neden önemlidir?

    Gebelik kaybının nedenini araştırmak, hem duygusal hem de tıbbi açıdan büyük önem taşır. Düşük materyalinin (POC) genetik analizi, çiftlere ve hekimlere paha biçilmez bilgiler sunar.

    • Yüksek Kromozomal Hata Oranı: İlk üç aydaki düşüklerin %50 ila %60’ının tek ve en sık nedeninin, embriyodaki rastgele (sporadik) kromozomal anormallikler olduğu bilinmektedir. Bunların başında Trizomi 16 gibi sayısal fazlalıklar gelir.
    • Duygusal Rahatlama ve Belirsizliğin Giderilmesi: Düşüğün nedeninin Trizomi 16 gibi rastgele bir kromozomal hata olduğunu öğrenmek, kayıp için kesin bir tıbbi açıklama sağlar. Bu “kötü bir sonucun en iyi senaryosudur”. Çiftlerin sıklıkla hissettiği suçluluk ve “Acaba ben mi bir şey yaptım?” kaygısını büyük ölçüde hafifletir. Kaybın rastgele bir biyolojik olay olduğunu ve aynı rastgele hatanın tekrarlanma riskinin çok düşük olduğunu bilmek, çiftlere büyük bir güvence verir.

    Gelecek Tedaviye Rehberlik: POC analizi sonucu, gelecek planlaması için kritik bir yol ayrımıdır:

    • POC Anormal (Aneuploid) ise: Bu tekrarlayan embriyonik anöploidi tanısını destekler. Sorunun kaynağı muhtemelen gamet (yumurta/sperm) kalitesidir ve bu durum (özellikle ileri anne yaşında) PGT-A gibi embriyo testlerini gündeme getirebilir.
    • POC Normal (Euploid) ise: Bu kaybın nedeninin embriyodaki bir kromozom sorunundan kaynaklanmadığını güçlü bir şekilde gösterir. Bu bulgu, araştırmayı genetik dışındaki diğer RPL nedenlerine (rahim anormallikleri, pıhtılaşma sorunları, endokrin bozukluklar vb.) yönlendirir ve gereksiz genetik testleri önler.

    Düşük materyalinde geleneksel karyotip analizi neden zorludur?

    Düşük materyalinin (POC) genetik analizinin önemi büyük olsa da bu analizi geleneksel karyotipleme yöntemiyle yapmak ciddi teknik zorluklar içerir. Bu zorlukların tümü, karyotipin canlı hücre kültürüne bağımlı olmasından kaynaklanır.

    Geleneksel karyotipin düşük materyalindeki başlıca sorunları şunlardır:

    • Yüksek kültür başarısızlığı (Örnekteki fetal hücreler genellikle canlılığını yitirmiştir)
    • Bakteriyel veya fungal kontaminasyon (Örnek steril olmayabilir)
    • Anne hücrelerinin üremesi (Maternal Cell Contamination – MCC)

    Bu sorunlardan sonuncusu (MCC) en kritik olanıdır. POC örnekleri, doğası gereği hem fetal (bebeğe ait) doku hem de maternal (anneye ait) doku karışımıdır. Kültür sırasında, daha dayanıklı olan anne hücreleri, daha hassas olan fetal hücrelerden daha hızlı büyüyebilir. Bu laboratuvarın aslında fetüsü değil anneyi analiz etmesine yol açar.

    Bu durum “46,XX (Normal Kadın)” sonucunu tamamen belirsiz hale getirir. Bu sonuç, kromozomal olarak normal bir kız fetüsü mü, yoksa aslında Trizomi 16 veya erkek (46,XY) olan anormal bir fetüsü maskeleyen annenin kendi hücrelerinin sonucu mu? Geleneksel karyotip ile bunu ayırt etmek imkansızdır. Bu yüksek başarısızlık ve MCC riski nedeniyle, günümüzde POC analizi için geleneksel karyotip yerine, doğrudan doku DNA’sını analiz eden (kültüre ihtiyaç duymayan) CMA veya NGS gibi moleküler yöntemler tercih edilmektedir.

    Günümüzde hangi genetik test (Karyotip, CMA, NGS) ne zaman kullanılır?

    Üreme genetiğinde “en iyi” test diye bir şey yoktur; “doğru klinik soru için doğru test” vardır. Karyotip, altın standarttaki yerini korurken, artık daha yüksek çözünürlüklü moleküler testlerle (CMA ve NGS) birlikte kullanılır.

    Testlerin kullanım alanları şu şekilde özetlenebilir.

    Durum: Tekrarlayan Gebelik Kaybı (RPL) VEYA Şiddetli Erkek Kısırlığı (Azoospermi vb.)

    • Test: Ebeveyn Kandan G-Bantlı Karyotip Analizi

    Amaç: Ebeveynlerde “dengeli translokasyon” gibi yapısal bir taşıyıcılık aramak. Karyotip, dengeli düzenlemeleri görebilen tek testtir.

    Durum: Düşük Materyali (POC) Analizi

    • Test: Kromozomal Mikrodizi (CMA) veya NGS

    Amaç: Düşüğün nedenini (Trizomi 16, Monozomi X vb.) yüksek başarıyla ve anne hücresi bulaşması riskini eleyerek bulmak.

    Durum: Ebeveynde Bilinen Translokasyon Taşıyıcılığı

    • Test: Embriyolara PGT-SR (NGS tabanlı)

    Amaç: Tüp bebekte, ebeveynden gelen dengesizliği ayıklamak ve sadece dengeli embriyoları transfer etmek.

    Durum: İleri Anne Yaşı VEYA Tekrarlayan Tüp Bebek Başarısızlığı (RIF)

    • Test: Embriyolara PGT-A (NGS tabanlı)

    Amaç: Ebeveynlerin karyotipi normal olsa bile, yumurta/spermden kaynaklanan rastgele (sporadik) sayısal anormallikleri (aneuploidi) taramak.

    ‘Normal’ bir Karyotip sonucu ne anlama geliyor?

    Çiftlere “normal” bir ebeveyn karyotip sonucunu (46,XX ve 46,XY) nasıl yorumlayacakları konusunda doğru danışmanlığı vermek çok önemlidir.

    Normal bir karyotip sonucu almak harika bir haberdir. Bu çiftin (veya bireyin) büyük ölçekli, yapısal ve kalıtsal bir kromozom sorunu taşımadığını gösterir. Tekrarlayan düşüklerin veya kısırlığın “dengeli translokasyon” gibi kalıtsal bir kromozom sorunundan kaynaklanmadığını büyük ölçüde ekarte eder.

    Ancak ebeveynlerin karyotipinin normal olması, embriyolarının da genetik olarak normal olacağını garanti etmez.

    Embriyonik anöploidilerin (Trizomi 21/Down sendromu gibi) büyük çoğunluğu, ebeveynlerin kromozom yapısından bağımsız olarak gamet (özellikle yumurta) oluşumu sırasında meydana gelen sporadik (rastgele) hatalardan kaynaklanır. Bu risk, ebeveynlerin karyotipi mükemmel olsa bile, özellikle anne yaşı ilerledikçe artar.