HBsAg pozitifliği, yani Hepatit B taşıyıcılığı, tüp bebek (IVF) tedavisi planlayan çiftler için sürecin nasıl işleyeceğine dair soruları gündeme getirir. Bu durum modern tıbbi yaklaşımlar ve doğru bir yönetimle çocuk sahibi olmaya engel değildir. Temel yaklaşım virüsün eşler arası (yatay) veya anneden bebeğe (dikey) bulaşmasını önlemek üzerine kuruludur. Bu nedenle HBsAg taşıyıcılığı olan bireylerde tüp bebek tedavisi, kişiye özel risk değerlendirmesi, koruyucu önlemler ve laboratuvarda uygulanan özel güvenlik prosedürlerini içeren kapsamlı bir protokolle, multidisipliner bir anlayışla yönetilir.

Op. Dr. Ömer Melih Aygün
Kadın Doğum Uzmanı / Kıdemli Kısırlık Uzmanı
Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan sertifikalı infertilite uzmanı. 1997’den beri kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Özel tıpta yirmi yılı aşkın infertilite deneyimine sahip, tecrübeli infertilite uzmanı. 25 yıllık uluslararası iş deneyimi.
Son 9 yılda yaklaşık 15.000’den fazla yumurta toplama işlemi gerçekleştirdi.
İletişim ve problem çözme konusunda güçlü becerilere sahip, kendi kendini yöneten bir profesyonel. Fikir birliği oluşturma ve ekip çalışmasını teşvik etme konusunda iyi kişilerarası becerileri sahip.
Hakkımda İletişimHepatit B virüsü nedir ve vücudu nasıl etkiler?
Hepatit B, esas olarak karaciğeri hedef alan bir virüstür. Vücuda girdiğinde, iki olası senaryo vardır. Birincisi “akut” yani yeni enfeksiyondur. Çoğu sağlıklı yetişkin (%90-95), güçlü bir bağışıklık sistemi yanıtıyla bu virüsü altı ay içinde vücuttan tamamen temizler ve ömür boyu sürecek bir bağışıklık kazanır. Hatta birçok kişi bu dönemi hafif bir grip gibi, farkına bile varmadan atlatır.
Ancak bazı durumlarda, özellikle bağışıklık sistemi virüsü yenemezse, HBsAg testi altı aydan uzun süre pozitif kalmaya devam eder. Bu duruma “kronik Hepatit B” enfeksiyonu denir. Virüs karaciğer hücrelerine yerleşir ve sessizce kalabilir veya zamanla karaciğere zarar verebilir.
Tüp bebek tedavisi açısından en kritik nokta şudur: Kronikleşme riski, virüsün alındığı yaşla doğrudan ilişkilidir. Bir yetişkin enfekte olduğunda risk %5-10 iken, virüsü doğum sırasında annesinden alan bir yenidoğanda enfeksiyonun kronikleşme riski %90’a kadar çıkar. Bu bebeklerin hayat boyu ciddi karaciğer hastalıkları (siroz, karaciğer kanseri) yaşama riski çok yüksektir. İşte bu nedenle tüp bebek ve gebelik sürecindeki tüm çabamız, virüsün bebeğe geçişini ne pahasına olursa olsun engellemektir.
HBsAg pozitifliği ne anlama gelir?
Kanınızda HBsAg (Hepatit B yüzey antijeni) bulunması, virüsün “şu anda” vücudunuzda olduğunun kesin bir kanıtıdır. Bu virüsün kanınızda ve vücut sıvınızda bulunduğunu ve potansiyel olarak başkalarına bulaştırabileceğinizi gösterir.
Bu testin pozitif çıkması, tüp bebek sürecindeki tüm güvenlik protokollerini başlatan “alarm” işaretidir. Bu sonuç alındığı anda, hem sizin hem de eşinizin durumu hakkında tam bir resim elde etmek ve en önemlisi gelecekteki bebeğinizi korumak için derhal daha ayrıntılı bir plana geçilmesi gerekir. Nadiren de olsa, Hepatit B aşısı olduktan sonraki ilk birkaç hafta içinde bu test geçici olarak “yalancı pozitif” çıkabilir, bu nedenle test yorumlanırken yakın zamanda aşı olup olmadığınız da sorgulanır.
HBsAg dışında bakılan Anti-HBs ve Anti-HBc testleri neden önemlidir?
- HBsAg pozitifliği sadece hikayenin başlangıcıdır. Virüsle olan tam ilişkinizi anlamak için (yani yeni mi, eski mi, bağışık mısınız?) bu iki teste daha ihtiyaç vardır:
- Anti-HBs (veya HBsAb): Bu sizin “koruyucu kalkanınızdır”. Vücudunuzun Hepatit B’ye karşı ürettiği koruyucu antikordur. Kanınızda bunun (belirli bir seviyenin üzerinde) bulunması, virüse karşı güvende olduğunuzu, yani bağışık olduğunuzu gösterir. Bu bağışıklık iki yolla kazanılabilir: ya daha önce virüsle karşılaşıp hastalığı yenmişsinizdir (doğal bağışıklık) ya da başarılı bir aşı takvimi tamamlamışsınızdır (aşıyla bağışıklık).
- Anti-HBc Total (veya HBcAb): Bu anlaşılması biraz daha karmaşık ama çok önemli bir belirteçtir. Virüsün “çekirdeğine” karşı üretilir. En önemli özelliği şudur: Bu antikor aşı ile oluşmaz. Pozitif olması, vücudunuzun bir noktada “gerçek” virüsle karşılaştığını gösterir. Koruyuculuğu yoktur, sadece bir “temas” işaretidir.
Bu üç testin (HBsAg, Anti-HBs, Anti-HBc) kombinasyonuna bakarak, kişinin duyarlı mı (hiç karşılaşmamış), aşıyla mı korunduğu, yoksa enfeksiyonu geçirip mi bağışıklık kazandığı, yoksa şu anda aktif veya kronik taşıyıcı mı olduğu net bir şekilde anlaşılır.
Akut ve kronik Hepatit B enfeksiyonu nasıl ayırt edilir?
HBsAg pozitif çıktığında, cevaplanması gereken ilk soru şudur: Bu yeni (akut) bir enfeksiyon mu, yoksa altı aydan uzun süredir devam eden (kronik) bir durum mu? Bu ayrım çok önemlidir, çünkü eğer enfeksiyon yeniyse, vücudun virüsü kendi başına yenme ihtimali yüksektir ve bu durumda tüp bebek tedavisini ertelemek en mantıklı seçenek olabilir.
Bu ayrımı yapmak için IgM Anti-HBc adı verilen özel bir teste bakılır. Bu test, “taze” enfeksiyonu gösteren bir belirteçtir. Eğer bu test pozitifse, enfeksiyonunuz muhtemelen son altı ay içinde gerçekleşmiştir (akut). Eğer negatifse, bu kronik (uzun süreli) bir taşıyıcı olduğunuzu güçlü bir şekilde gösterir.
HBeAg ve HBV DNA (viral yük) testi Hepatit B yönetiminde neden bu kadar kritiktir?
Kronik Hepatit B taşıyıcısı olduğunuzu anladığımızda, virüsün “karakterini” bilmemiz gerekir. Yani virüs “uykuda” mı, yoksa “aktif” ve hızla çoğalıyor mu?
- HBeAg (Hepatit B e-antijeni): Bu test, virüsün aktif olarak çoğaldığını ve bulaştırıcılık seviyenizin çok yüksek olduğunu gösteren bir işarettir. HBeAg pozitifliği, genellikle kandaki virüs miktarının da yüksek olduğu anlamına gelir.
- HBV DNA (Viral Yük): Bu günümüzdeki Hepatit B yönetiminde, özellikle de gebelik planlamasında, elimizdeki en önemli testtir. Bu test, serolojik testler gibi “var/yok” demez; doğrudan kanınızın bir mililitresinde kaç adet virüs olduğunu (IU/mL cinsinden) sayar. Yani virüsün “miktarını” ölçer.
Bu testin kritik olmasının nedeni şudur: Annenin kanındaki virüs miktarı (viral yük), virüsün bebeğe geçiş riskini belirleyen bir numaralı faktördür. Eğer annenin viral yükü çok yüksekse (genel kabul gören eşik 200.000 IU/mL’dir), doğumda bebeğe yapılan standart koruma (aşı + serum) bazen yetersiz kalabilir. Bu eşiği geçen hamilelere, gebeliğin son üç ayında (28-32. haftalar arası) viral yükü hızla düşüren, hamilelikte kullanımı güvenli antiviral ilaçlar başlanır. Bu sayede doğum anında bebeğin maruz kalacağı virüs miktarı azalır ve doğumdaki korumanın başarısı %95-99’lara çıkar.
HBsAg pozitifliği erkek üreme sağlığını nasıl etkiler?
Evet, kronik Hepatit B enfeksiyonunun erkek üreme potansiyeli üzerinde bazı olumsuz etkileri olabileceğine dair kanıtlar artmaktadır. Virüsün sadece karaciğerde kalmadığı, üreme organlarını da etkileyebildiği düşünülmektedir.
Araştırmalar, HBsAg pozitif erkeklerin sperm sağlığında bazı sorunlar yaşama eğiliminde olduğunu göstermektedir. Gözlemlenen bazı etkiler şunlardır:
- Düşük sperm konsantrasyonu
- Azalmış sperm hareketliliği
- Bozulmuş sperm morfolojisi (şekli)
- Artmış sperm DNA hasarı (fragmantasyon)
Özellikle spermdeki DNA hasarı, döllenme başarısızlığına, embriyo gelişiminin yavaşlamasına veya durmasına ve hatta erken dönem gebelik kayıplarına (düşük) yol açabilen önemli bir faktördür.
Erkekte Hepatit B varken tüp bebek (IVF/ICSI) tedavisi neden hala başarılıdır?
Sperm kalitesindeki bu potansiyel olumsuzluklara rağmen, tüp bebek tedavisi gören çiftler için çok rahatlatıcı bir bilgi var: Yapılan büyük ölçekli çalışmalar baba adayının HBsAg pozitif olmasının, tüp bebek (özellikle mikroenjeksiyon – ICSI) tedavisindeki canlı doğum oranlarını etkilemediğini göstermektedir.
Peki, bu çelişki nasıl açıklanabilir? Cevap, modern tüp bebek laboratuvarının gücünde yatar.
- Sperm Yıkama: Laboratuvarda, meni örneği (semen) özel “yıkama” tekniklerinden geçirilir. Bu işlem virüsün yoğun olarak bulunduğu meni sıvısını (seminal plazma), sağlıksız ve hareketsiz spermleri ayıklar.
- Mikroenjeksiyon (ICSI): Daha da önemlisi, ICSI yönteminde embriyolog, mikroskop altında mevcut milyonlarca sperm arasından en sağlıklı görünen, en normal şekle ve harekete sahip olan tek bir spermi seçer ve bunu doğrudan yumurtanın içine enjekte eder.
Yani virüs sperm popülasyonunun bir kısmına zarar vermiş olsa bile, laboratuvar teknolojisi bu sorunu “aşarak” sağlıklı bir embriyo oluşturmak için en iyi spermi bulup kullanmamızı sağlar.
HBsAg pozitifliği kadın doğurganlığını ve yumurtalık rezervini etkiler mi?
Bu konu, erkek faktörüne göre daha yeni araştırılmaya başlanmış olsa da ne yazık ki benzer endişelerin kadınlar için de geçerli olabileceği görülmektedir. Virüsün, kadın üreme sistemi üzerinde de doğrudan olumsuz bir etkisi olabilir.
En dikkat çekici bulgular, kronik Hepatit B enfeksiyonunun “yumurtalık rezervi” ile ilişkili olabileceğidir. Yumurtalık rezervi, bir kadının yumurtalıklarındaki yumurta sayısı ve kalitesinin bir göstergesidir.
HBsAg pozitif kadınlarda, aynı yaştaki diğer kadınlara kıyasla bazı farklılıklar gözlemlenmiştir.
- Daha düşük AMH (Anti-Müllerian Hormon) seviyeleri
- Ultrason muayenesinde daha düşük antral folikül sayısı (AFC)
- Tüp bebek tedavisinde yumurtalıkları uyarmak için daha yüksek dozda ilaç ihtiyacı
- Daha az sayıda olgun yumurta toplanması
Bunun muhtemel nedeni, virüsün yumurtalık dokusunda yarattığı kronik, düşük seviyeli bir iltihaplanmanın (enflamasyon), yumurtalıkların biyolojik olarak daha hızlı “yaşlanmasına” neden olabilmesidir. Bu bulgu, kronik Hepatit B taşıyıcısı olan kadınların, çocuk sahibi olma planlarını çok fazla ertelememeleri yönünde önemli bir tavsiye niteliğindedir.
Kadında Hepatit B olması tüp bebek başarısını veya düşük riskini etkiler mi?
Yumurta sayısındaki potansiyel azalmanın ötesinde, elde edilen yumurtaların ve gelişen embriyoların kalitesi de etkilenebilir. Bazı çalışmalar HBsAg pozitif kadınlarda döllenme oranlarının ve iyi kalitede embriyo (yüksek dereceli embriyo) elde etme oranlarının daha düşük olabildiğini göstermiştir.
Bunun klinik sonuca yansıması daha da önemlidir. Birden fazla çalışma, anne adayının HBsAg pozitif olmasının, embriyonun rahme tutunma (implantasyon) oranını bir miktar düşürebileceğini ve maalesef erken dönem düşük riskini istatistiksel olarak artırabileceğini ortaya koymuştur. Bu riskin, sağlıklı popülasyona göre neredeyse iki katına çıkabildiğini gösteren yayınlar mevcuttur. Bu durumun nedeni, hem yumurta kalitesindeki bozulmaya bağlı olarak embriyonun gelişimsel potansiyelinin düşük olması hem de virüsün rahim iç duvarındaki (endometriyum) bağışıklık dengesini bozarak embriyonun tutunmasını zorlaştırması olabilir.
Tüp bebek öncesi neden tüm çiftlere Hepatit B taraması yapılmalıdır?
Tüp bebek tedavisi gibi karmaşık ve değerli bir sürece başlarken, ilk kural “güvenliktir”. Bu nedenle herhangi bir risk faktörü taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, kliniğe başvuran tüm çiftlere (hem kadına hem erkeğe) kan yoluyla bulaşan hastalıklar (Hepatit B, Hepatit C, HIV) için tarama yapılması uluslararası bir zorunluluktur.
Bu “evrensel tarama”nın amacı; enfekte kişileri, onların partnerlerini, doğacak bebeklerini, laboratuvardaki diğer hastaların embriyolarını ve sağlık ekibini korumak için gerekli tüm önlemleri en baştan almaktır.
HBsAg pozitifliği saptandığında atılan ilk adımlar nelerdir?
HBsAg pozitif bir sonuçla karşılaştığımızda, durumu netleştirmek ve güvenli bir yol haritası çizmek için hemen kapsamlı bir değerlendirme başlatılır. Bu süreçte atılan adımlar şunlardır:
- Tam seroloji panelinin (Anti-HBs, Anti-HBc, IgM Anti-HBc) tamamlanması
- Viral aktivite testleri (HBeAg, Anti-HBe)
- Kantitatif HBV DNA (viral yük) ölçümü
- Karaciğer fonksiyon testleri (ALT, AST)
- Eşin tam Hepatit B panelinin taranması
Hepatit B takibinde Enfeksiyon Hastalıkları veya Hepatoloji uzmanının rolü nedir?
HBsAg pozitif bir hastanın tüp bebek sürecini yönetmek, sadece bir tüp bebek uzmanının işi değildir; bu bir ekip işidir. Kronik Hepatit B saptanan her hasta, tüp bebek tedavisine başlamadan önce mutlaka bir Enfeksiyon Hastalıkları veya Gastroenteroloji (Hepatoloji) uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Bu zorunlu konsültasyonun (görüş alışverişi) birçok amacı vardır. Bu uzman, hastanın genel karaciğer sağlığını değerlendirir. Sadece hamilelik için değil kişinin kendi uzun vadeli sağlığı için bir antiviral tedavi gerekip gerekmediğine karar verir. Hamilelik sürecinde ve sonrasında virüsün seyrini takip eder, olası alevlenmelere karşı önlem alır. Tüp bebek tedavisine “başlama” kararı, bu uzmanla birlikte ortak bir şekilde verilir.
Eşlerden biri HBsAg pozitif, diğeri negatifse (serodiskordan çift) nasıl bir yol izlenir?
Bu en sık karşılaştığımız ve yönetimi en net olan senaryolardan biridir. Bu duruma “serodiskordan” (serolojik olarak uyumsuz) çift denir. Burada birincil öncelik, enfekte olmayan, “duyarlı” (yani HBsAg, Anti-HBs ve Anti-HBc testleri negatif olan) eşi korumaktır.
Yapılacaklar nettir: Enfekte olmayan eşe derhal Hepatit B aşı takvimi başlatılır. Aşı serisi (genellikle 0., 1. ve 6. aylarda uygulanan üç doz) tamamlanana kadar tüp bebek tedavisi ertelenir. Bu süreç boyunca, çiftin cinsel ilişkide mutlaka prezervatif gibi bariyer yöntemleri kullanması gerekir.
Aşı serisi bittikten 1-2 ay sonra, kanda koruyucu antikor (Anti-HBs) seviyesinin yeterli düzeye (>10 mIU/mL) ulaşıp ulaşmadığı kontrol edilir. Yeterli koruma sağlandığı teyit edildikten sonra, eşler arası (yatay) bulaşma riski ortadan kalkar ve tüp bebek tedavisine güvenle başlanabilir. Bu “olmazsa olmaz” bir kuraldır.
HBsAg pozitif erkeğin spermi laboratuvarda hangi özel işlemlerden geçer?
Baba adayı HBsAg pozitif olduğunda, verdiği meni (semen) örneği laboratuvarda özel ve titiz bir işlemden geçirilir. Bu işleme “sperm yıkama” denir.
Bu süreç çok katmanlı filtreler (yoğunluk gradienti) veya spermin kendi hareketliliğinden yararlanılan (swim-up) yöntemler kullanılarak yapılır. Amaç sağlıklı, hareketli ve normal yapıdaki spermleri; virüs partiküllerinin, iltihap hücrelerinin ve ölü spermlerin yoğun olarak bulunduğu meni sıvısından (seminal plazma) ayırmaktır. Bu işlem döllenme (IVF veya ICSI) için kullanılacak olan son sperm örneğindeki virüs miktarını çok büyük ölçüde azaltır.
Sperm yıkama işlemi Hepatit B riskini tamamen ortadan kaldırır mı?
Bu çok önemli bir ayrıntıdır: Sperm yıkama, bir “risk azaltma” yöntemidir, bir “risk sıfırlama” yöntemi değildir.
Neden? Çünkü yıkama işlemi, meni sıvısındaki serbest virüsleri çok etkili bir şekilde temizlese de virüsün DNA’sının sperm hücresinin kendi genetiğine (kromozomuna) entegre olma (katılma) ihtimali vardır. Mevcut hiçbir laboratuvar tekniği, içine virüs DNA’sı entegre olmuş bir sperm hücresini ayırt edemez.
İşte tam da bu nedenle erkeğin HBsAg pozitif olduğu çiftlerde, tedaviye başlamadan önce kadın eşin aşılanarak bağışıklık kazanmış olması (Anti-HBs pozitif olması) bizim için “çifte güvenlik” sağlar ve zorunludur. Kadının bağışıklık sistemi, sperm yıkamadan geçmiş olabilecek çok düşük miktardaki bu teorik riske karşı asıl ve nihai korumayı sağlar.
Tüp bebek laboratuvarında HBsAg pozitif örnekler için hangi güvenlik önlemleri alınır?
Tüp bebek laboratuvarında en korkulan senaryolardan biri, “çapraz kontaminasyon” yani bir hastanın yumurta, sperm veya embriyosundan, başka bir hastanın örneklerine virüs bulaşmasıdır. Bunu engellemek için uluslararası standartlarda, çok katı kurallar uygulanır.
Bu kurallar, hem diğer hastaların örneklerini hem de laboratuvar personelini korumayı amaçlar. Alınan önlemlerden bazıları şunlardır:
- Evrensel enfeksiyon önlemlerine tam uyulması
- Enfekte hastaların örneklerinin, özel biyolojik güvenlik kabinleri içinde işlenmesi
- Mümkünse, bu işlemler için ayrılmış özel cihazların (santrifüj, inkübatör vb.) kullanılması
- İşlemlerin, diğer hastaların işlemlerinden ayrı zaman dilimlerinde (örneğin günün en sonunda) yapılması
- Tüm laboratuvar personelinin Hepatit B’ye karşı aşılanmış ve koruyucu ekipmanlı (eldiven, önlük, gözlük) olması
HBsAg pozitif hastaların embriyoları dondurulurken (kriyoprezervasyon) nelere dikkat edilir?
Dondurma işlemi, embriyoların veya gametlerin (sperm/yumurta) sıvı azot (-196 °C) içinde saklanmasını içerir. Teorik olarak aynı sıvı azot tankı içinde, hasarlı bir dondurma kabından sızan virüsün, başka bir hastanın örneğine bulaşma riski vardır:
Bu teorik riski bile ortadan kaldırmak için, HBsAg pozitif (ve diğer kan yoluyla bulaşan enfeksiyonları taşıyan) hastalarımızın embriyoları, diğer hastaların örneklerinden fiziksel olarak tamamen ayrı ve özel olarak etiketlenmiş dondurma tanklarında (kriyotank) saklanır. Bu tam bir izolasyon ve sıfır riskle uzun süreli güvenli saklama sağlar.
HBsAg pozitif hamilelerde bebeğe geçişi önlemek için hangi tedavi uygulanır?
İster tüp bebekle ister doğal yolla hamile kalmış olsun, HBsAg pozitif bir annenin gebelik takibi özel bir dikkat gerektirir. Süreç kadın doğum uzmanı ve enfeksiyon uzmanı ile koordineli olarak yürütülür.
Hamileliğin üçüncü trimesterine (son üç aylık dönem, genellikle 28-32. haftalar arası) gelindiğinde, annenin kanındaki virüs miktarı (HBV DNA) tekrar ölçülür. Eğer bu viral yük, kritik eşik olan 200.000 IU/mL’nin üzerindeyse, bebeğe geçiş riskini aktif olarak azaltmak için anneye antiviral bir ilaç (genellikle Tenofovir) başlanır.
Bu ilacın hamilelikte kullanımı son derece güvenlidir ve bebeğe bir zararı yoktur. Tedavinin amacı anneyi iyileştirmek değil doğum anında bebeğin maruz kalacağı virüs miktarını olabildiğince düşürmektir. Bu doğumda bebeğe yapılacak olan koruyucu aşı ve serumun çok daha etkili olmasını sağlar.
Annenin Hepatit B taşıyıcısı olması doğum şeklini etkiler mi veya emzirmeye engel midir?
Bu konuda içiniz tamamen rahat olabilir. İki sorunun da cevabı nettir:
Doğum Şekli: Hayır, etkilemez. Sezaryenle doğum yapmanın, normal vajinal doğuma göre bebeğe Hepatit B geçiş riskini azalttığına dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Sadece annenin HBsAg pozitif olması bir sezaryen nedeni değildir. Doğum şekline, hamileliğinizin gidişatına göre kadın doğum uzmanınız karar verecektir.
Emzirme: Hayır, engel değildir. Bebeğe doğumdan hemen sonra gerekli koruyucu müdahaleler (aşı ve serum) yapıldığı sürece, annenin emzirmesi kesinlikle güvenlidir ve önerilir. Bu hamilelikte antiviral ilaç kullanan anneler için de geçerlidir; emzirmeye güvenle devam edebilirler.
Hepatit B’li anneden doğan bebeği korumak için “Kritik 12 Saat” kuralı nedir?
Doğum anı ve hemen sonrası, bebeğin korunması için en kritik, zamanla yarıştığımız andır. HBsAg pozitif bir anneden doğan her bebeğe, doğumdan sonraki “ilk 12 saat içinde” iki önemli ve hayat kurtarıcı müdahale yapılır. Bu 12 saatlik pencerenin kaçırılması, bebeği ömür boyu sürecek kronik bir enfeksiyondan koruma şansını büyük ölçüde kaybetmek anlamına gelebilir.
Bu kritik süre içinde bebeğe yapılan ikili koruma şunları içerir:
- Hepatit B İmmün Globülin (HBIG)
- Hepatit B Aşısı (İlk Doz)
HBIG, bebeğe dışarıdan verilen “hazır koruyucu antikorlar” içeren bir serumdur. Vücuda girmiş olabilecek virüslere karşı anında pasif bir kalkan sağlar. Aşı ise, bebeğin kendi bağışıklık sistemini harekete geçirerek uzun vadeli, aktif koruma sağlaması için yapılır. Bu iki enjeksiyon, genellikle bebeğin farklı bacaklarına, aynı anda uygulanır.
Bu ikili koruma (ve gerekliyse annenin hamilelikte aldığı antiviral tedavi) sayesinde, bebeğin enfeksiyondan korunma oranı %95’lerin üzerine çıkar.
Bebeğin Hepatit B’den korunduğu ve bağışıklık kazandığı nasıl anlaşılır?
Bebeğiniz doğumda ilk korumasını aldıktan sonra, normal çocukluk çağı aşı takvimine (genellikle 1. veya 2. ayda ve 6. ayda) devam eder.
Aşı serisi tamamlandıktan sonra, genellikle bebek 9-12 aylıkken (veya son aşı dozundan 1-2 ay sonra), yapılan tüm bu korumanın başarılı olup olmadığını anlamak için bebeğe bir kan testi yapılır. Bu testte HBsAg ve Anti-HBs seviyelerine bakılır.
- Eğer bebeğin HBsAg’si negatif ve Anti-HBs’si pozitif çıkarsa, bu mükemmel bir haberdir: Bebek enfekte olmamış ve aşıya yanıt vererek korunmuştur.
- Eğer HBsAg pozitif çıkarsa, bu ne yazık ki tüm önlemlere rağmen korumanın başarısız olduğu ve bebeğin enfekte olduğu anlamına gelir (nadir bir durumdur).
- Eğer her ikisi de negatif çıkarsa, bebek enfekte olmamış ancak aşıya yanıt da vermemiş demektir (yeniden aşılanması gerekir).
HBsAg pozitifliği, çocuk sahibi olma yolculuğunuzda ekstra adımlar ve daha fazla özen gerektiren bir durumdur ancak modern tıbbi yaklaşımlar ve titiz laboratuvar protokolleri sayesinde aşılamaz bir engel değildir. Kapsamlı bir tanı, Enfeksiyon Hastalıkları uzmanlarıyla yakın işbirliği, duyarlı eşin mutlaka aşılanması ve bebeği korumaya yönelik proaktif hamilelik ve doğum yönetimi ile süreç güvenle yönetilebilir. Temel amaç sadece gebeliğe ulaşmak değil aynı zamanda bu süreci tüm taraflar için en güvenli şekilde tamamlayarak ailenize sağlıklı, Hepatit B’den korunmuş bir bebek getirmektir.
