Rubella IgG testi, kadınlar için kızamıkçık virüsüne karşı mevcut bağışıklık durumunu gösteren bir kan tahlilidir. Bu test, vücudun bu virüsü tanıyıp tanımadığını ve ona karşı kalıcı bir savunma (antikor) geliştirip geliştirmediğini sayısal olarak ölçer. Basitçe ifade etmek gerekirse, bu tahlil sizin kızamıkçığa karşı korunup korunmadığınızı net bir şekilde ortaya koyar. Bu bilginin elde edilmesi, özellikle doğurganlık ve gebelik süreçlerinin güvenle yönetilebilmesi için temel bir gerekliliktir.

Op. Dr. Ömer Melih Aygün
Kadın Doğum Uzmanı / Kıdemli Kısırlık Uzmanı
Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan sertifikalı infertilite uzmanı. 1997’den beri kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Özel tıpta yirmi yılı aşkın infertilite deneyimine sahip, tecrübeli infertilite uzmanı. 25 yıllık uluslararası iş deneyimi.
Son 9 yılda yaklaşık 15.000’den fazla yumurta toplama işlemi gerçekleştirdi.
İletişim ve problem çözme konusunda güçlü becerilere sahip, kendi kendini yöneten bir profesyonel. Fikir birliği oluşturma ve ekip çalışmasını teşvik etme konusunda iyi kişilerarası becerileri sahip.
Hakkımda İletişimKızamıkçık nedir ve gebelik planlaması için neden bu kadar önemlidir?
Kızamıkçık genellikle döküntü, hafif ateş ve halsizlik ile seyreden viral bir hastalıktır. Çocuklukta veya yetişkinlikte geçirildiğinde çoğu zaman son derece hafif, hatta nezle gibi atlatılır. Ancak bu “masum” görünen hastalık, konu gebelik olduğunda tamamen farklı bir yüzünü gösterir.
Eğer bir kadın, hamilelik sırasında (özellikle de ilk aylarda) bu virüsle ilk kez karşılaşırsa, anne karnındaki bebek için sonuçlar yıkıcı olabilir. Virüs, anne adayından bebeğe geçerek “Konjenital Rubella Sendromu” (KRS) adı verilen, bebeğin organlarında kalıcı ve ciddi hasarlara yol açan bir duruma neden olabilir. Gebelik planlamasındaki ve özellikle tüp bebek tedavisindeki temel amacımız, bu trajediyi %100 önlemektir. Bu nedenle tedaviye başlamadan önce her anne adayının kızamıkçığa karşı bağışıklık durumunu bilmek, bir tavsiye değil bir zorunluluktur.
Neden birçok kişi kızamıkçık geçirdiğini hatırlamaz veya fark etmez?
Kızamıkçığın en tehlikeli ve sinsi yönlerinden biri de budur. Yetişkinlerdeki kızamıkçık enfeksiyonlarının yaklaşık yarısı (%50’si) hiçbir belirti vermez. Kişi, hafif bir kırgınlık dışında kendini hasta hissetmez, döküntü yaşamaz. Bu durum özellikle hamile bir kadın için büyük bir risk oluşturur. Kişi farkında olmadan virüsü kapabilir ve o sırada karnındaki bebeğe bulaştırabilir.
Hastanın “Ben çocukken geçirdim diye hatırlıyorum” veya “Hiç geçirmedim” gibi ifadeleri, tıbbi kararlar için yeterli değildir. Bağışıklık durumunu öğrenmenin tek güvenilir, bilimsel yolu laboratuvarda kan testine bakmaktır.
Hamilelik sırasında kızamıkçık geçirmek bebeğe ne yapar?
Hamile bir kadın virüsü kaptığında, virüs kan dolaşımına girer. Oradan da plasentayı (bebeğin eşini) kolayca aşarak doğrudan gelişmekte olan bebeğe ulaşır. Virüs, tam da organların oluşmakta olduğu o en hassas dönemde bebeğin hücrelerine saldırır. Bu saldırı, bebeğin normal gelişimini durdurabilir veya bozabilir.
Sonuçları, virüsün alındığı gebelik haftasına bağlı olarak değişir. Bu durum düşük, ölü doğum veya bebekte ömür boyu sürecek engelliliklerle sonuçlanabilir.
Konjenital Rubella Sendromu (KRS) nedir ve hangi kızamıkçık kusurlarına yol açar?
Konjenital Rubella Sendromu (KRS), anne karnında virüse maruz kalan bebekte görülen kalıcı doğum kusurlarıdır. Virüsün zarar verdiği organa göre farklı sorunlar ortaya çıkar. En sık görülen ve “klasik üçlü” olarak bilinen ana hasarlar şunlardır:
- İleri derecede işitme kaybı (sağırlık)
- Katarakt (göz merceğinde bulanıklık)
- Doğuştan gelen kalp kusurları
Bu ana sorunların dışında, virüsün yol açabileceği diğer ciddi durumlar da vardır:
- Zihinsel ve gelişimsel gerilik
- Mikrosefali (baş çevresinin küçük kalması)
- Beyin ve beyin zarı iltihabı
- Karaciğer ve dalak büyümesi
- Düşük doğum ağırlığı
- Kemik iliği sorunları
Bu sendromun en trajik yanı bir kez oluştuktan sonra spesifik bir tedavisinin olmamasıdır. Bebek doğduktan sonra yapılabilecekler, sadece bu kusurların getirdiği sorunları yönetmeye çalışmaktır. Bu nedenle tek çözüm yolu, en baştan, yani hamilelikten önce annenin bağışıklığını sağlayarak bu durumu %100 önlemektir.
Hamileliğin hangi dönemi kızamıkçık için en risklidir?
Bebeğin organlarının oluştuğu ilk trimester (ilk 12 hafta), tehlikenin en yüksek olduğu “kırmızı bölge”dir. Eğer anne adayı, gebeliğin ilk 12 haftasında kızamıkçık geçirirse, virüsün bebeğe bulaşma ve KRS’ye yol açma riski %90 gibi korkutucu bir orandadır.
Bu risk, gebelik haftası ilerledikçe hızla azalır.
- İlk 8-10 Hafta: Risk %90 seviyesindedir (en tehlikeli dönem).
- 11-16 Hafta: Risk %10-20 aralığına düşer.
- 16-20 Hafta: Risk çok daha azalır, ancak bu dönemde bile sadece işitme kaybı gibi tekil kusurlar rapor edilmiştir.
- 20. Haftadan Sonra: KRS riski neredeyse yok denecek kadar azdır.
Bu tablo neden gebelik öncesinde bu işi halletmemiz gerektiğini net bir şekilde göstermektedir. Hamilelik bir kez başladıktan sonra müdahale şansımız kalmamaktadır.
Tüp bebek tedavisi öncesinde kızamıkçık testi (Rubella IgG) neden bir zorunluluktur?
Tüp bebek tedavisi, çiftlerin büyük duygusal, fiziksel ve maddi emek harcadığı, çok kıymetli ve planlı bir gebelik sürecidir. Bu süreçte gebeliğin sağlıklı başlaması ve devam etmesi için tüm önlenebilir risklerin ortadan kaldırılması hedeflenir.
Kızamıkçık, aşısı olan ve %100 önlenebilir bir hastalıktır. Gebelik öncesi bu “fırsat penceresi”ni kullanarak, bağışık olmayan kadınları tespit etmek ve onları aşılamak, tedavinin başarısı ve doğacak bebeğin sağlığı için bir sigortadır. Embriyo transferi gibi değerli bir işlemi, annenin bağışıklık durumundan emin olmadan yapmak, kabul edilemez bir risktir.
Kan testimdeki “IgG” ve “IgM” harfleri ne anlama gelir?
Vücudumuz bir virüsle karşılaştığında veya aşı olduğunda, bu virüsü tanımak ve onunla savaşmak için “antikor” adı verilen özel proteinler üretir. Kızamıkçık serolojisinde bu iki tip antikora bakılır.
- IgM (İmmünglobulin M): Bunlar “acil müdahale ekibi” gibidir. Vücut virüsle yeni karşılaştığında üretilen ilk antikorlardır. Kandaki varlığı, aktif veya çok yeni geçirilmiş bir enfeksiyonu gösterir. Genellikle birkaç hafta veya ay içinde kaybolurlar.
- IgG (İmmünglobulin G): Bunlar “hafıza” antikorlarıdır. IgM’den kısa bir süre sonra ortaya çıkarlar ve vücudun uzun süreli, genellikle ömür boyu süren bağışıklığını sağlarlar. Kandaki varlığı, kişinin ya hastalığı daha önce geçirdiğini ya da aşı olduğunu ve artık bu virüse karşı korunduğunu gösterir.
Gebelik planlarken neden sadece Rubella IgG testine bakılır?
Gebelik veya tüp bebek tedavisi öncesi yapılan taramada, hastada herhangi bir hastalık belirtisi (döküntü, ateş vb.) yoksa, sadece Rubella IgG testine bakılır. Bizim için önemli olan tek şey, vücudun “hafızasının” (IgG) olup olmadığıdır.
IgM testi rutin olarak istenmez ve bundan özellikle kaçınılır. Bunun nedeni, IgM testlerinin “yalancı pozitiflik” oranının nispeten yüksek olmasıdır. Yani kişi aslında kızamıkçık geçirmediği halde, başka bazı virüs enfeksiyonları veya romatizmal faktörler nedeniyle IgM testi pozitif çıkabilir. Böyle bir sonuç, “Acaba hastamız yeni mi enfeksiyon geçirdi? Tedaviyi aylarca ertelemek mi lazım?” gibi bir panik havası yaratır. Bu gereksiz paniği ve ek maliyetli ileri tetkikleri (avidite testi gibi) önlemek için, sağlıklı ve belirtisiz bir kadında sadece bağışıklık hafızasını gösteren IgG testi yeterlidir.
Rubella IgG test sonucum nasıl yorumlanır?
Rubella IgG testi sayısal (kantitatif) bir testtir ve sonucu genellikle IU/mL (Uluslararası Birim/mililitre) cinsinden raporlanır. Bu testin yorumlanmasında sihirli rakam 10 IU/mL’dir.
- 10 IU/mL ve üzeri ( ge10 ): Koruyucu bağışıklık var.
- 10 IU/mL altı ( <10 ): Koruyuculuk yok veya yetersiz.
Laboratuvar raporlarında bu sayısal değerlere ek olarak genellikle “Pozitif”, “Negatif” veya “Sınırda” gibi yorumlar da bulunur:
Test sonucum “Pozitif” (Immune / Bağışık) ise kızamıkçık için ne anlama gelir?
Bu beklediğimiz ve istediğimiz “iyi haber”dir. “Pozitif” veya “Reaktif” bir sonuç, genellikle IgG değerinizin 10 IU/mL’nin üzerinde olduğunu ve vücudunuzun kızamıkçığa karşı güçlü bir bağışıklık hafızasına sahip olduğunu gösterir. Bu ya hastalığı geçmişte geçirdiğiniz ya da aşıyla korunduğunuz anlamına gelir.
Bu sonuç alındığında atılacak adımlar şunlardır:
- Ek bir işleme veya teste gerek yoktur.
- Kızamıkçık açısından güvende kabul edilirsiniz.
- Tüp bebek tedavisine veya gebelik planlamasına herhangi bir gecikme olmadan devam edilebilir.
Bu bağışıklık, hamilelik sırasında virüsle karşılaşsanız bile sizi ve bebeğinizi koruyacaktır.
Test sonucum “Negatif” (Non-Immune / Duyarlı) ise kızamıkçık için ne anlama gelir?
Bu “duyarlı” olduğunuz anlamına gelir. Yani vücudunuzun kızamıkçık virüsüne karşı hiçbir koruması veya hafızası yoktur. Raporunuzda IgG değeri genellikle <10 IU/mL (hatta 0 veya 1 gibi çok düşük değerler) olarak görünür.
Bu sonucun anlamı şudur.
- Daha önce hastalık geçirmemişsiniz.
- Aşı olmamışsınız veya geçmişte olduğunuz aşı “tutmamış”.
- Vücudunuz bu virüsle karşılaşırsa tamamen savunmasızdır.
- Bu durum hamilelik öncesi acil müdahale gerektirir.
Test sonucum “Sınırda” (Equivocal / Belirsiz) ise kızamıkçık için ne yapılmalı?
Bu en kafa karıştırıcı sonuçtur ancak yönetimi nettir. “Sınırda”, “Belirsiz” veya “Gri Bölge” (Equivocal/Indeterminate) olarak raporlanan sonuçlar, IgG değerinizin koruyucu eşik olan 10 IU/mL’nin hemen altında (örneğin 5.00 ile 9.99 IU/mL arasında) olduğunu gösterir.
Bu sonuç, bağışıklığın yeterli olduğunu garanti etmez. Yıllar önce yapılan aşının etkisinin azalmaya başladığını veya testin ölçüm belirsizliğini gösterebilir. Tüp bebek gibi kıymetli bir tedavide, belirsizliğe veya “gri bölgeye” yer yoktur. Tıbbi açıdan, belirsiz bir durum her zaman en yüksek hasta güvenliği lehine yorumlanır.
Bu nedenle “Sınırda” çıkan bir sonuç, “Negatif” gibi kabul edilir. “Birkaç hafta sonra testi tekrarlayalım” demek, zaman kaybına ve belirsizliğin devam etmesine neden olabilir. En güvenli ve en doğru yaklaşım bu sonucu “yetersiz” kabul edip doğrudan aşılamaya geçmektir.
Rubella IgG sonucum “Negatif” veya “Sınırda” çıkarsa tedavi planı nedir?
Bağışıklığınızın yetersiz olduğu (Negatif veya Sınırda) anlaşıldığında, bebeğinizi korumak için net bir protokolümüz var. Bu durum tüp bebek tedavisi planlamasını geçici olarak erteler.
İzlenecek yol haritası aşağıdaki gibidir:
- Aşılama: Hastaya bir doz KKK (Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak) aşısı yapılır. (Günümüzde sadece kızamıkçık içeren tekli aşılar üretilmemektedir).
- Gebelik Testi: KKK aşısı canlı bir aşı olduğu için, aşı yapılmadan hemen önce hastanın hamile olmadığından emin olmak için bir kan veya idrar testi yapılır.
- Zorunlu Bekleme: Aşı yapıldıktan sonra, gebelik planlamak veya embriyo transferi yapmak için en az 28 gün (dört hafta) beklenmesi zorunludur.
- Tedaviye Başlama: 28 günlük bu güvenli bekleme süresi dolduktan sonra, gebelik planlamasına veya tüp bebek tedavisine (embriyo transferi) güvenle başlanabilir.
Neden KKK (Kızamıkçık) aşısından sonra 28 gün beklemek zorundayım?
KKK aşısı, zayıflatılmış da olsa canlı bir virüs aşısıdır. Bu nedenle teorik de olsa, aşıdaki virüsün bebeğe ulaşma riskini ortadan kaldırmak için bu bekleme süresi bir güvenlik standardıdır.
28 günlük bekleme süresinin iki temel amacı vardır:
- Vücudun zayıflatılmış aşı virüsünü sistemden tamamen temizlemesine izin vermek.
- Vücudun bu virüse karşı güçlü ve kalıcı bir bağışıklık yanıtı (IgG antikorları) geliştirmesi için zaman tanımak.
Bu kurala uymak, bebeğin güvenliği için hayati önem taşır.
Bu 28 günlük bekleme süresi tüp bebek tedavimi nasıl etkiler?
Tüp bebek tedavisi planlı bir süreç olduğu için bu bekleme süresini yönetmek genellikle kolaydır ve tedavide ciddi bir gecikme yaratmaz. Aşı zamanlaması, tedavinin aşamasına göre stratejik olarak planlanır.
Tedavi senaryoları şunlardır:
Yumurta Toplama (OPU) Aşaması: Eğer hasta yumurta toplama sürecine girecekse, aşılama genellikle yumurta toplama işleminden hemen sonra yapılır. Yumurtalar toplanıp embriyo oluşturulur ve dondurulur. Hasta 28 günlük bekleme süresini tamamlarken, bir sonraki adet döngüsünde dondurulmuş embriyo transferi için rahim hazırlığına başlanabilir.
Dondurulmuş Embriyo Transferi (FET) Aşaması: Eğer hastanın zaten dondurulmuş embriyoları varsa ve transfer planlanıyorsa, rahim hazırlığı ilaçlarına (örneğin östrojen) başlamadan önce aşı yapılır. 28 gün beklenir ve ardından transfere yönelik rahim hazırlığı tedavisine güvenle başlanır.
Aşı olmama rağmen Rubella IgG testim hala negatif çıkarsa ne olur?
Bu nadir bir durumdur, ancak nüfusun yaklaşık %1-5’inde görülebilir. “Aşıya yanıtsızlık” olarak bilinen bu durumda kişi ilk dozu almasına rağmen vücudu yeterli antikor ( ge10 IU/mL) üretmez.
Bu durumla karşılaşıldığında izlenen yol şöyledir.
- İlk aşıdan en az 28 gün sonra ikinci bir doz KKK aşısı uygulanır.
- Bu ikinci doz, bağışıklığı “güçlendirmek” için değil ilk doza yanıt vermeyenlerin yanıt vermesini sağlamak içindir.
- İkinci dozdan 6 ila 8 hafta sonra Rubella IgG testi tekrarlanır ve bağışıklık durumu kontrol edilir. Çoğu kişi ikinci dozdan sonra yanıt verir.
İki doz aşıya rağmen bağışıklık gelişmezse (Kalıcı Yanıtsız) ne yapılır?
Çok nadiren, bir hasta iki doz KKK aşısına rağmen hala “Negatif” veya “Sınırda” bir IgG sonucuna sahip olabilir. Bu kişiler “kalıcı aşı yanıtsızı” olarak kabul edilir. Bu noktada üçüncü bir doz aşı genellikle önerilmez, çünkü ek bir fayda sağlama olasılığı çok düşüktür.
Bu durumda yönetim stratejisi değişir. Artık hedef aşıyla bağışıklık kazandırmak değil riski yönetmektir.
İzlenecek adımlar şunlardır:
- Hastanın kızamıkçığa karşı kalıcı olarak duyarlı olduğu kabul edilir.
- Tedaviye başlamadan önce hastaya kapsamlı bir danışmanlık verilir.
- Hamilelik süresince (özellikle ilk 20 hafta) virüse maruz kalmaktan kaçınmanın önemi vurgulanır.
- Ateşli veya döküntülü hastalığı olan kişilerle temastan kaçınılması gerekir.
En önemlisi, hastanın yakın çevresindeki (eş, evdeki diğer bireyler) herkesin tam aşılı olması sağlanarak bir “koruma kalkanı” (koza stratejisi) oluşturulması hedeflenir.
Kızamıkçık bağışıklığım zamanla azalır mı? Yıllar önce aşı olmuştum, tekrar test gerekir mi?
Evet, bu mümkündür ve önemli bir noktadır. KKK aşısının sağladığı bağışıklık çok güçlü ve uzun ömürlüdür. Ancak bazı çalışmalarda, aşıdan yıllar sonra kandaki IgG antikor seviyelerinin (yani testteki sayısal değerin) yavaş yavaş düşebileceği gösterilmiştir. Vücudun “bağışıklık hafızası” güçlü kalsa da kan dolaşımındaki antikor seviyesi 10 IU/mL eşiğinin altına düşebilir.
Örneğin 10 yıl önce bağışık olan birinin bugünkü testi 8 IU/mL (Sınırda) gelebilir. Biz de laboratuvar raporuna göre hareket etmek zorundayız.
Bu nedenle en güvenli yaklaşım önceki bir gebelikten veya yıllar öncesinden “pozitif” bir sonucunuz olsa bile, yeni bir gebelik planlamadan önce IgG seviyesini yeniden kontrol etmektir. Eğer seviye “Sınırda” bölgeye gerilemişse, yapılacak bir doz “pekiştirme” aşısı (ve ardından 28 gün bekleme), antikorları hızla ve güvenli bir şekilde koruyucu seviyenin çok üstüne çıkaracaktır.
Neden bu kızamıkçık protokolü bu kadar katı uygulanıyor?
Rubella IgG taraması, aşılama ve 28 günlük bekleme kuralı, bir kliniğe özgü bir tercih veya yoruma açık bir uygulama değildir. Bu ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (ASRM) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dahil olmak üzere dünyadaki tüm büyük sağlık otoritelerinin üzerinde birleştiği evrensel bir bakım standardıdır.
Bu katı kuralların tek bir amacı vardır: Yıkıcı, geri döndürülemez ve tedavisi olmayan Konjenital Rubella Sendromu’nu (KRS) %100 önlemek. Tüp bebek tedavisiyle sağlıklı bir bebeğe kavuşma yolculuğunda, bu basit kan testi ve gerektiğinde yapılan aşı, atılacak en temel ve en önemli güvenlik adımıdır.
